CİN-CİNLER-MECNUN
Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır. (2/24)
Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. (2/30)
Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu. (2/34)
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı! (2/102)
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O, ise nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir uzaktır. (6/100)
O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur. (6/101)
Böylece her peygambere insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak. (6/112)
Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar). (6/113)
Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tesbit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (6/128)
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı, onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler. (6/130)
Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı. (7/11)
Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. (7/12)
Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu. (7/13)
Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. (7/27)
(Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca en sonra yer alanlar en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat arttırılmış bir azab ver" diyecekler. (Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (7/38)
Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. (7/179)
Düşünmediler mi ki, arkadaşlarında (Muhammed'de) delilik yoktur? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır. (7/184)
(Ey kâfirler!) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi kullardır. (Onların tanrılığı hakkında iddianızda) doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler! (7/194)
Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (7/200)
(Müşrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? (10/68)
Rabbinin rahmet ettikleri dışında. Onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir: "Andolsun cehennemi cinlerden ve insanlardan (kafirlerin) tümüyle dolduracağım." (11/119)
Dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!" (15/6)
Onları, taşlanmış (kovulmuş) her şeytandan koruduk. (15/17)
Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da peşine açık bir alev sütunu düşmüştür. (15/18)
Ve Cann'ı da daha önce ‘nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (15/27)
Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım." (15/28)
"Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!" (15/29)
Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. (15/30)
Ancak İblis, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp-dayattı. (15/31)
Dedi ki: "Ey İblis, sana ne oluyor, secde edenlerle birlikte olmadın?" (15/32)
(İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi. (15/33)
Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun! (15/34)
Onlar, kızların Allah'a ait olduğunu iddia ediyorlar. Hâşâ! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor. (16/57)
Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın! (16/98)
Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler. (16/101)
(Ey müşrikler!) Rabbiniz, erkek çocukları sizin için ayırdı da, kendisi meleklerden kız çocuklar mı edindi! Gerçekten siz, (vebali) çok büyük bir söz söylüyorsunuz. (17/40)
Hani, meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?" (17/61)
Dedi ki: "Şu benden üstün kıldığına da bir bak! Yemin ederim ki, eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında, onun neslini kendime bağlayacağım!" (17/62)
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları,) bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler." (17/88)
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (18/50)
Allah'ın bir evlât edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur. (19/35)
"Rahmân çocuk edindi" dediler. (19/88)
Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. (19/89)
Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! (19/90)
Bir zaman biz meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız İblis hariç. O, diretti. (20/116)
Rahmân (olan Allah, melekleri) evlât edindi, dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmuş kullardır. (21/26)
"Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım." (23/25)
Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu ise haktan hoşlanmamaktadırlar. (23/70)
Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım." (23/97)
Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım, Rabbim! (23/98)
Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. (26/212)
Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi? (26/221)
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler. (26/222)
Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar. (26/223)
Süleyman'a, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı. (27/17)
Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi. (27/39)
Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik. Fakat, "Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım" diye benden kesin söz çıkmıştır. (32/13)
"Acaba o, yalan yere Allah'a iftira mı etmiştir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler). Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler. (34/8)
Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık. (34/12)
Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır! (34/13)
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman ölümünü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o yere yıkılıp-düşünce açıkca ortaya çıktı ki şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı. (34/14)
(Melekler) Derler ki: "Sen yücesin bizim velimiz sensin onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi." (34/41)
(Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir. (34/46)
"Ayrılın bir tarafa bugün, ey günahkârlar!" (36/59)
"Ey Adem oğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır" demedim mi? (36/60)
"Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur" demedim mi? (36/61)
Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hâla akıl erdiremiyor musunuz? (36/62)
İşte, bu size vâdedilen cehennemdir. (36/63)
İnkârınız sebebiyle bugün oraya girin! (36/64)
Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk. (37/7)
Onlar, artık mele-i a'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. (37/8)
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. (37/9)
Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder. (37/10)
"Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız?" derlerdi. (37/36)
Putperestlere sor: Kızlar Rabbinin de erkekler onların mı? (37/149)
Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık? (37/150)
Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki; (37/151)
"Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar. (37/152)
Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş! (37/153)
Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? (37/154)
Hiç düşünmüyor musunuz? (37/155)
Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var? (37/156)
Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin! (37/158)
Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler. (37/158)
Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. (38/71)
Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın! (38/72)
Bütün melekler toptan secde ettiler. (38/73)
Yalnız İblis secde etmedi. O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. (38/74)
Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi. (38/75)
İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi. (38/76)
Eğer Allah bir evlât edinmek isteseydi, elbette yarattıklarından dilediğini seçerdi. O yücedir. O, tek ve kahhâr olan Allah'tır. (39/4)
Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için (uygulanan) azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi. (41/25)
İnkâr edenler dediler ki: "Rabbimiz cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster ayaklarımızın altına alalım en aşağılarda bulunanlardan olsunlar." (41/29)
Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (41/36)
Onlar, Rahmân'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba meleklerin yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir. (43/19)
De ki : Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, elbette ben (ona) kulluk edenlerin ilki olurdum! (43/81)
Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların vasıflandırmalarından yücedir, münezzehtir. (43/82)
Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğretilmiş bir deli! dediler. (44/14)
İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azab) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır. (46/18)
Hani cinlerden birkaçını Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman dediler ki: "Kulak verin;" sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. (46/29)
Dediler ki: "Ey kavmimiz gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen kendinden öncekileri doğrulayan bir kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yöneltip-iletmektedir." (46/30)
Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.. (46/31)
İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler. (51/52)
Ben cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (51/56)
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. (51/57)
Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin mi? (52/39)
Demek erkek size, dişi O'na öyle mi? (53/21)
Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar. (53/27)
Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez. (53/28)
Cann'ı (cinni) da ‘yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (55/15)
Ey insan ve cin! Sizin de hesabınızı ele alacağız. (55/31)
Ey cin ve ins toplulukları eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz hemen aşın; ancak ‘üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız. (55/33)
İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de kurtulup başaramazsınız'. (55/35)
İşte o gün ne insana ne cinne günahından sorulmaz. (55/39)
Orada, bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. (55/56)
Bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. (55/74)
Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır. (66/6)
Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. (67/5)
Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki, (68/1)
Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. (68/2)
(Sen de) göreceksin, onlar da görecekler, (68/5)
Hanginizde delilik olduğunu yakında. (68/6)
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: "Doğrusu biz (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik" (72/1)
"O (Kur'an,) ‘gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız." (72/2)
"Elbette Rabbimizin şanı yücedir. O ne bir eş edinmiştir ne de bir çocuk. (72/3)
"Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz Allah'a karşı ‘bir sürü saçma şeyler' söylemişler." (72/4)
"Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." (72/5)
"Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı." (72/6)
"Ve onlar sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı." (72/7)
"Doğrusu biz, göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk." (72/8)
"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur." (72/9)
"Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?" (72/10)
"Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz." (72/11)
"Biz, şüphesiz Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamayacağımızı kaçmak suretiyle de O'nu hiçbir şekilde aciz bırakamayacağımızı anladık." (72/12)
"Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından." (72/13)
"Ve elbette, bizden Müslüman olanlar da var zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar artık onlar ‘gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (72/14)
"Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır. (72/15)
Şayet doğru yolda gitselerdi,onlara bol su verirdik. (72/16)
Bu hususta kendilerini denememiz için , Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Rabbin) onu gitgide artan çetin bir azaba uğratır. (72/17)
Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin). (72/18)
Allah'ın kulu, O'na yalvarmaya (namaza) kalkınca, neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi. (72/19)
De ki: Tehdit edilegeldiğiniz (azap), yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, ben bilmem. (72/25)
Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir. (81/22)
De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, (114/1)
İnsanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine), (114/2)
İnsanların İlâhına. (114/3)
O sinsi vesvesenin şerrinden, (114/4)
Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku kuruntu fısıldar); (114/5)
Gerek cinlerden gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a sığınırım). (114/6)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder