Pages

Search This Blog

22 Temmuz 2011 Cuma

Kitap Ayracı Projesi

Kitap Ayracı Projesi

1. Bu proje neyin nesi, kimin fesi?

- Öncelikle, bu projenin bir HAYIR çalışması olduğunu belirtmek isteriz. Ticari bir amacımız kesinlikle yoktur. Boğaziçi Üniversitesi’nden bir grup arkadaşla “Göz Ameliyatı İçin El Emeği Göz Nuru Ayraçlar” kampanyası çerçevesinde başlattığımız projemize, Afrika-Malavi’de açılacak olan yetimhane için devam etmekteyiz. Ayraç yapıp hem yurt içine, hem de yurt dışına postalayarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
- Ayrıntılı bilgi için tıklayınız: http://www.facebook.com/note.php?note_id=177980732253494

2. Projeye nasıl katkıda bulunabiliriz?
 a) Ayraç, not defteri veya rozet satın alarak
 b) Proje tanıtımını yapıp yaygınlaşmasına yardımcı olarak
 c) Arkadaş çevresinden/vakıflardan/üniversitelerden/kafelerden/liselerden/çeşitli kermes ve fuarlardan ayraç siparişi alımına yardımcı olarak
 d) Dua ederek

3. Ayraçların fiyatları ne kadar?
- Her biri 3 TL'dir. 

4. Kaç çeşit ayracınız var?
- Ayraçlarımız 8 kategoriden oluşuyor:
1. Başörtülü kız figürleri (35 çeşit)
2. Çocuklu ve hayvanlı figürler (18 çeşit)
3. Yetim çocuklar (3 çeşit)
4. Çiçekli desenler (18 çeşit)
5. Konuşma balonlu ayraçlar (4 çeşit)
6. "Love" ve "hope" serisi (2 çeşit)
7. Ebru serisi (hepsi orijinal olduğundan sınırlı sayıdadır)
8. Karton ayraçlarımız (mevcut 6 çeşit)

5. Ayraçların resimlerini görebilir miyiz?
- Elimizde mevcut olan ayraçları görmek için linki tıklayınız: http://www.facebook.com/album.php?fbid=177562268962007&id=174024015982499&aid=49517

6. Nasıl sipariş verebiliriz?
- kitapayraciprojesi@gmail.com’a hangi kategoriden kaçar tane istediğinizi, adres ve telefonunuzla birlikte mail atarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

7. Ayraçları tek tek seçip sipariş edebilir miyiz?
- Bu şekilde bir sipariş vermezseniz seviniriz. Zira elimizde binlerce ayraç var ve arasından tek tek istenilen resmi seçerek paket yapmak çok sıkıntı oluyor. Biz en çok tercih edilen ayraçları bastırıp paketlerimizi öyle hazırlıyoruz.

8. Ödemeyi nasıl yapabiliriz?
-Aşağıdaki hesap numaralarımıza ücretlerinizi yatırabilirsiniz:
- Meryem Akbaş, Posta Çeki Hesap No: 8694980 
- Merve Çirişoğlu, Garanti Bank, Boğaziçi Üniv Şubesi, 6654694, IBAN: TR47 0006 2000 3030 0006 6546 94

9. Ücretleri hemen mi yoksa ayraçları sattıktan sonra mı ödüyoruz?
- İmkanınız yoksa elinizdeki ayraçları sattıktan sonra ödeme yapabilirsiniz ama hemen ödeme yapmanız tercih olunur.

10. Kargo dışında ayraçları ne şekilde temin edebiliriz?
- İstanbul'daki arkadaşlarımız Fatih'te İHH'da Gönüllü Birimi'nden, Hisarüstü'nde Boğaziçi Üniversitesi'nin yanındaki Durak Copy'den, Başakşehir'de Bilge Kırtasiye'den, Bağcılar'da Okul Kırtasiye (Bağcılar Lisesi karşısı) ile Görüş Kırtasiye'den (Uyum Market'in biraz ilerisinde), Maltepe'de Maltepe Kitapevi'nden, Üsküdar'da Genç Akademi, Asitane ve Dargah'tan,
- Ankara'daki arkadaşlarımız Kurtuba Kitap&Kafe'den ve Mekan Kıraathanesi ve Maltepe İHH'dan,
- Sakarya'daki arkadaşlarımız Değişim Yayınları (Ptt Sokak) ve Kitapçılar Çarşısı Diyanet Yayınevi Pasaj 2000'den
- Bursa'daki arkadaşlarımız Seriyye Kitabevi'nden,
- Konya'daki arkadaşlarımız Endülüs Kitap Kafe, Nun Kitap Kafe ve Hüner Kitapevi'nden,
- Kayseri'deki arkadaşlarımız Akabe Kitapevi'nden,
- İzmir'deki arkadaşlarımız İzmir İHH şubesinden,
- Gaziantep'teki arkadaşlarımız, Gaziantep İHH şubesinden ve Fatih Tamer'den (05446659920),
- Yozgat'taki arkadaşlarımız, Sahaf Kitap Evi, Bozok Kırtasiye ve Eğitim Kırtasiye'den,
- Kocaeli'ndeki arkadaşlarımız, Araştırma ve Kültür Vakfı'ndan ayraçlarımızı temin edebilirler. 

- Bunlar dışında ayraç ve defterlerimiz Viyana, Romanya, Bosna, Kıbrıs ve İran'da da bulunmaktadır.
Bu ülkelerdeki arkadaşlarımız kitapayraciprojesi@gmail.com'a mail atıp ayraç ve defterleri nasıl temin edebileceklerini öğrenebilirler.
  Ayrıca çeşitli şehirlerde, çeşitli kafe ve kitapçılara ayraç bırakmayı planlıyoruz. Bu konuda desteklerinize ihtiyacımız var.

11. Şimdiye kadar ne kadar bağış yapıldı?
-18 Mart’ta 2.520 TL -21 ameliyat parası- Afrika’daki katarakt ameliyatları için İHH’ya bağışlandı. 25 Mart’ta 4.000 TL, 1 Nisan'da 2.000 TL, 7 Nisan'da 3.000 TL, 16 Nisan'da 2.250 TL, 22 Nisan'da 5.000 TL, 5 Mayıs'ta 8.750 TL, 13 Mayıs'ta 3.750 TL, 21 Mayıs'ta 3.000 TL, 27 Mayıs'ta 2.000 TL, 2 Haziran'da 2.200 TL, 14 Haziran'da 3.000 TL ve 20 Haziran'da 3.825 TL olmak üzere TOPLAMDA 42.775 TL “Malavi Yetimhane Projesi” fonuna yatırıldı. Bunlar dışında 225 TL “Bin bir Yetim Bin bir Dilek” projesine aktarılarak 3 çocuğun hayallerinin gerçekleşmesine vesile olundu. YANİ "KİTAP AYRACI PROJESİ"NDEN TOPLAMDA 45.520 TL BAĞIŞLANDI (İnşaAllah).
Makbuzları görmek için: http://www.facebook.com/album.php?id=174024015982499&aid=48086

12. Malavi Yetimhane Projesi hakkında daha ayrıntılı bilgi verir misiniz?
- Bknz: http://goo.gl/jhdHF

13. Toplu alımlarda indirim yapıyor musunuz?
- Ticari bir amaç güdülmediğinden “indirim” söz konusu olamaz.

14. Kampanyamız ne zamana kadar devam edecek?
- Hedefimiz, Afrika-Malavi’deki yetimhanenin tüm masrafını (45.000 avro) karşılayacak bir meblağ elde etmektir.

15. Kitap ayracı afişlerini nereden temin edebiliriz?
- Aşağıdaki linke tıklayıp çıktısını alabilirsiniz.
http://i1104.hizliresim.com/2011/4/9/5231.jpg

16. Kitap ayracı dışında başka neler satıyorsunuz?
- 6 çeşit kapak resmine sahip, 50 sayfa çizgisiz birinci kalite hamur sayfadan oluşan, spiralli not defterlerimiz de projemize dahildir. Fiyatları 5'er TL'dir. Resimlerini görmek için tıklayabilirsiniz: http://www.facebook.com/media/set/fbx/?set=a.180295635355337.53162.174024015982499

Güncel durumları Facebook sayfamızdan (http://www.facebook.com/kitapayraciprojesi) takip edebilirsiniz.

İngilizce sayfamız için tıklayınız: http://www.facebook.com/orphanageproject

Saygılar…

19 Temmuz 2011 Salı

Hamile ve süt emziren kadın oruç tutabilir mi?


Oruç tutmak
Soru;
Hamile ve süt emziren oruç tutabilir mi?
Cevap;
Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anh rivayet ediyor: 

Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem buyuruyorlar ki:

“Şüphesiz ki Allah (Azze ve Celle) yolculuk halinde bulunan kimseden orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Hamileden ve süt emziren kadından da orucu kaldırmıştır.” 
(Ebu Davud, Savm: 44, Tirmizi, Savm: 21; İbni Mâce Sıyam: 12)

Hamile hanımlar ve bebeğini emziren anneler, oruç tutmaya dayanamıyorlarsa, Ramazan ayı içinde oruç tutmazlar. Ramazan’dan sonra uygun bir zamanda tutamadıkları oruçlarını sıraya uymaya gerek duymadan kaza ederler.

Kaynak;
Etiketler;
hamile bayan niyetlenebilir mi, çocuğu olan kişi oruç tutabilir mi, anne olan oruç tutabilir mi, hamile olan oruç tutmalı mı, oruç tutmamak hadisi şerif, peygamberimizin oruç hakkında  hadisi şerif, hamile bayan ramazanda ne yapmalıdır, çocuk emziren ramazanda oruç tutar mı islamda hamile ve yeni çocuğu olan kişinin oruç tutma durumu

Şehitlik nedir, mertebeleri hakkında bilgi verir misiniz?

Ey bu toprak için toprağa düşmüş asker
Soru;


Şehitlik mertebeleri benim bildiklerim *dünya şehitliği *ahiret şehitliği *hem dünya hem ahiret şehitliği yanlışım varsa düzeltmeniz ve bu şehitlik mertebelerinin detaylı bir şekilde açıklarsanız sevinirim. hangi durumlarda dünya şahidi olunuyor hangi durum da ahiret şehidi veya hangi durumlarda her ikisi olunuyor.


Cevap;


Değerli kardeşimiz;
1-Şehid Kimdir?

Allah yolunda canını feda eden bir müslümana şehid denir.

Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin Peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir.
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe Sûresi, 52) Yani, mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV, 102; Nesefi, II, 130)
Uhud Şehitliği

Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir: "Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdü rabbih, s., 387)

Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I, 547) "Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s., 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur.

Hz. Peygamber (asm.), Uhud´da hayatını kaybeden 70 şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir: Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce "keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar". Cenab-ı Hak, "sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım" der ve şu ayetlerle bildirir. (Ebu Davud, Cihad, 25)

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler” (Al-i İmran Sûresi, 169-171)

2-Şehîd-i Kâmil Kime Denir?

Hem dünya hem de âhiret itibariyle şehid sayılan kimselere, şehîd-i kâmil denir. Bunlar muharebede öldürülenler, yahut âsiler, eşkıyalar, anarşistler veya evinde hırsızlar tarafından gadren ve zulmen öldürülen kimselerdir. Bir müslümanın şehîd-i kâmil sayılabilmesi için 6 şart lâzımdır:

1 - Müslüman olmak.

2 - Akıllı olmak.

3 - Bâliğ olmak.

4 - Cünüp olmamak, hayız ve nifas hâlinde bulunmamak.

5 - Vurulmanın akabinde hemen ölmüş olmak. Vurulduktan sonra, ölmeden önce, yeyip içer, tedavi görürse, vurulduğu yerden başka tarafa taşınırsa veya üzerinden bir namaz vakti geçecek kadar yaşarsa, kâmil şehidlik kısmından çıkar. Uhrevî şehîd olur.

6 - Öldürülmüş olmasından dolayı, öldüren kimseye kısas icab etmek. Yani, kasden öldürülmüş olmak. Hatâen öldürülme durumlarında, katile kısas vâcib olmadığı için, maktûl şehîd-i kâmil kısmına girmez. Şehîd-i kâmiller, yıkanmadan kanlı elbiseleri ile gömülürler. Hz. Ömer ile Hz. Ali'de bu şartlardan biri bulunmadığı için yıkandılar; Hz. Osman ise, yıkanmadan gömüldü.

3-Şehîd-i Uhrevî Kime Denir?

Dünya itibariyle şehid sayılmayan, yani, yıkanıp kefenlenmiş olarak gömülen, fakat âhirette şehid muamelesi gören kimselere şehîd-i uhrevî denir. Şehîd-i kâmil olmanın şartlarından birini kaybeden kimseler, bu kısma girerler.

Bundan başka şu kimseler de âhiret şehîdi sayılır:

* Suda boğulanlar.

* Ateşte yananlar. (İbnu Mace, Cihad, 17))

* Enkaz altında kalanlar.

* Veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler.

* Sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler.

* İlim yolunda ölenler.

* Ciğer hastalıklarından ölenler.

* Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar.

* Baş ağrısından ölenler.

* Karın ağrısından ölenler.

* Ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler.

* Cuma gecesi ölenler.

* Gurbet ilde vefat edenler.

* Akrep, yılan sokması gibi sebeblerle vefat edenler... (Savaş dışındaki şehîdler hakkında hadisler  için bakınız: Buhârî, Ezan, 32, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65, Fedâilu'l-Cihâd, 14; Ahmed b. Hanbel, I, 22, 23, II, 323, 325).)

4-Şehîd-i Hükmî Veya Şehîd-i Dünyevî Kime Denir?

Bunlar münafıklardır. Bunların kalblerinde bulunan nifak emaresini sadece Cenâb-ı Hak bildiği için, dünya itibariyle şehid muamelesi yapılır. Çünkü bunlar, dış görünüşleri itibariyle müslümanlardırlar, fakat kalbleri itibariyle kâfir...

5-Şehidlerle İlgili Bâzı Hadîs-i Şerîfler:

"Malını müdafaada öldürülen şehiddir, ırz ve nâmusunu müdafaa ederken öldürülen şehiddir, nefsini müdafaada öldürülen şehiddir..."

"Şehidleri kanları ile sarın. Zira Allah yolunda açılan bir yara kıyâmet günü mahşere geldikte, o yara, rengi kan rengi, kokusu misk kokusu olarak kanar..."

"Şehidler cennetin kapısında, nehrin parlak zinetinde, yeşil çadırdadır. Sabah - akşam rızıkları Cennetten onlara gelir."

"Ma'rûfu emr ve münkeri nehiyden dolayı katledilen şehiddir."

"Kim Cuma günü vefat ederse şehiddir."

"Kim hayvanından düşüp ölürse o kimse şehiddir."

"Suda boğulan şehiddir, ateşte yanarak ölen şehiddir, gurbette garip ölen şehiddir, zehirli hayvan sokmasından ölen şehiddir, karın ağrısından ölenler şehiddir, bina yıkılıp altında kalarak ölen şehiddir, evinin üstünden (damdan) düşerek boynu kırılıp ölen şehiddir, üzerine büyük taş düşüp ölen şehiddir..."

"Din kardeşini müdafaada katlolunan şehiddir, mâsum olan komşusunu savunurken öldürülen de şehiddir..."

"Şehidin borçtan başka bütün günahları mağfiret olunur." (Müslim) Bâzı âlimler denizde şehid olmanın, kul borcuna dahi keffaret olacağını ileri sürmüşlerdir. "Şehid, ehl-i beytinden (aile ve akrabasından) 70 kişiye şefaat eder, şefaati kabûl edilir." (Ebû Dâvud, Tirmizî).

"Kıyâmet gününde 3 sınıf şefaat edecek: Peygamberler, sonra âlimler, sonra şehidler..." (Tâc)


Şehid olan insanların kul hakkı dışındaki bütün günahları affedilir. Şehid olmak, herkese nasib olmayan büyük bir şereftir ve mü'minler için mükemmel bir nimettir. Güzel bir şekilde yaşamak, ondan sonra Allah yolunda O'nun rızası için şehid olmak, her mü'minin hayal ettiği bir mutluluktur. İmân sahibi olan insanın böyle bir şuur ve düşünce ile yaşaması, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından ne kadar güzel bir şekilde övülmüştür!..: "Şehid olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehidlerin derecesine eriştirir" (Müslim, İmâre, 156, 157; Ebû Davud, İstigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15).
Selam ve dua ile...
Kaynak;

Etiketler;
Şehit nedir, şehit kime denir, şehit kimdir, şehidin tanımı, şehitliğin mertebesi, şehit olmak için gerekli vasıflar, şehidi uhrevi nedir kime denir, şehitlik ve şehitler ile ilgili hadisler, şehit makamı,

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kaza namazları nasıl kılınır?

Kaza namazlari nasıl kılınır?
Soru
Kaza namazı nasıl kılınır. Önceden kılmadığım namazları şimdi nasıl kaza edebilirim. Mesela bugün vakit namazlarımı kıldım yatsı namazından sonra mı kaza namazını kılacam yoksa her vakit kaza namazı kılınırmı? Kılarken nasıl niyet edecem. Ezan ve Kaamet getirecekmiyim.
Cevap
Değerli kardeşimiz;
Farz bir namazı vaktinde kılmaya eda, vakti geçtikten sonra kılmaya kaza, bozulan bir namazı tekrar kılmaya da iade denir. 

Bir namaz ya bile bile kasden kılınmayıp kazaya bırakılır veya bir özürden dolayı kazaya kalır. Bir vakit namazı kasdî olarak kılmayıp kazaya bırakmak büyük bir günahtır. Böyle bir hareketten uzak durmalıdır. Bu çeşit bir hatanın işlenmesi durumunda bir an önce kaza edilmeli, borçtan kurtulmalıdır. Çünkü ölümün ne zaman gelip çatacağı belli olmaz. Ölüm gelip de hazırlıksız yakalarsa âhirete borçlu olarak gidilmiş olur. 

Bu şekilde kılınmayan bir namaz her ne kadar kaza edilmekle borçtan kurtulunmuş olunsa da, işlenen günah için ayrıca tevbe istiğfar edip, Allah'tan af dikmek lâzımdır. Bunun için hem kaza, hem de tevbe edilmelidir. 

Unutmak, uyku veya meşru bir mazeretten dolayı vaktinde kılınamayan namazlar da hatırlandığı veya meşru özür geçtikten sonra fazla vakit geçirmeden kaza edilmelidir. 

Bazı özürler vardır ki, bu hallerde kılınmayan namazlar daha sonra kaza edilmezler. Kadınların âdet ve lohusalık hali, beş vakit devam eden sar'a veya cinnet hali bu çeşit özürlerdendir. Zaten âdet gören ve lohusa olan kadının namaz kılması caiz olmayıp haramdır. 

Vakti içinde kılınmayan beş vakit namazın kazası farz, vitir namazının kazası vacip, sünnetin kazası da sünnettir. Kazası sünnet olan, yalnız sabah namazının sünnetidir. Günün sabah namazı kazaya kalmış ise öğleye kadar kılınınca farzıyla birlikte sünneti de kaza edilir. Öğleden sonraya kalınca sünnet kılınmaz, sadece farz kaza edilir. 

Zamanında kılınamayan bazı vakit sünnetleri de daha sonra kılınarak kaza edilir. Meselâ, cemaate yetişmek için öğle namazının ilk sünneti kılınamadığı takdirde, farzı kılıp iki rekât sünnetten sonra ayrıca kılınır. Cuma namazının ilk sünneti hutbeden önce kılınamadığı zaman, yine Cumanın iki rekât farzından sonra kaza edilerek kılınır, îki rekât kılınarak yarıda bırakılan öğlenin ve cumanın ilk sünnetleri aynen bu şekilde dört rekât olarak kaza edilir. Bu sünnetlerin dışındaki diğer vakit namazlarının sünnetleri kılınmadıkları zamanlar kaza edilmezler. Meselâ ikindi ve yatsı namazının sünnetleri farzdan önce kılınmadıkları zaman daha sonra kılınmazlar. 

Kaza namazları, ne şekilde kazaya kalmış ise aynı şekilde kılınacaktır. 

Sabah 2, öğle 4, ikindi 4, akşam 3, yatsı 4 ve vitir 3 rekat olarak kaza edilir. 

Her namaz için belirli bir zaman veya mekan tayin edilmez. Yani ikindi namazının kazası ikindi vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur. İstediğiniz zamanda kılınabilir. Kaza namazını kılarken ikindi namazının yatsıdan önce veya öğlenin sabahtan sonra kılınması gerekir gibi bir şartta yoktur.

Fakat kerahet dediğimiz zamanlarda kılınmamasına dikkat edilir. Bu vakitler de güneş doğduktan 45 dk sonraya, Güneş batmadan 45 dk. Önceye kadar ve Güneş tam tepede olduğu zaman (öğleye 30 dk. Kala) namaz kılınması hoş görülmemiştir. Bunların dışındaki bütün zamanlarda kaza namazı kılnabilir.

Kaza namazları nasıl kılınır? 

Vaktinde kılamayıp kazaya kalan namazları altı vakti bulan veya daha çok olan bir kimse kaza namazları arasında bir sıra gözetmediği gibi, kaza namazları ile vakit namazları arasında da bir sıra takibi yapmaz. Namaz kılmanın mekruh olduğu üç kerahet vaktinin dışında istediği ve müsait olduğu her zaman kılabilir. Çünkü kaza namazları için belli bir vakit yoktur. Meselâ, vaktinde kılınamamış olan bir ikindi namazı yatsıdan sonra, bir yatsı namazı da öğleden sonra kılınabilir. 

Kaza namazlarını kılarken vakti belirlemeye gerek yoktur. Bu çok zor olacağından kolay olanı yapmak daha uygundur. Bir kaza namazı şöyle niyet edilerek kılınır: 

Meselâ: "Niyet ettim Allah rızası için, vaktine yetişip de kılamadığım ilk öğle namazını" yahut "son öğle namazını kılmaya." Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur. 
Daha kolay olması bakımından "Üzerimde olan bir öğle veya ikindi namazını kaza ediyorum" şeklinde niyet etmek de yeterlidir. 
Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra ikamet getirilerek kılınır. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan kâfi gelirken, her farz namazı için ayrı ayrı ikamet getirmek sünnettir. 
Kazaya kalmış olan namazların kaç vakit olduğunu kesin olarak bilemeyen kimse, galip tahminine göre hareket eder. Sayı bakımından tam bir tahmin yapamıyorsa, üzerinde kaza namazı kalmadığı kanaatine varıncaya kadar kılar. 
Aynı namazları kazaya kalmış olanlar bu namazı cemaatle kılabilirler. Fakat farklı farklı namazları kılmaya kalkanlar tek bir cemaat olamazlar; ayrı ayrı kılmaları gerekir. 
Kaza namazlarını, mümkünse evde kılmayı tercih etmelidir. Şayet bu namazlar mazeretsiz olarak kazaya bırakılmışsa bir günah sayılacağından bunu teşhir etmek uygun olmaz.  (Mehmed Paksu)
Kaynak;
kaza namazı nedir, kaza namazı ne zaman kılınır, namaz ne zaman kaza namazı olur, namaz kasten kazaya bırakılabilir mi, sünnetin kazası olur mu,  kazaya kalmış namaz rekatları, sabah namazı kazası, öğle namazı kazası, akşam namazı kazası, yatsı namazı kazası, kaza vakitler nasıl kılınır, kaç vaktin kazaya kaldığını bilmemek,  kaza namazında nasıl niyet edilir, kaza namazı ne zaman kılınır

Nasıl öleceğiz ?

Ölmek
Her sabah binbir ümit ve neşe ile bizi hayata çağıran o kadar iş ve o kadar ses var ki, gözlerimizi açar açmaz bir koşuşturmadır başlıyor... Ve kendimizi birdenbire yaşamın tam ortasında buluyoruz.
Şu eksik, bu lâzım, haydi onu da yapayım derken, ertelediğimiz nice güzellikler hep bir başka güne taşınıyor. Birbiri ardınca nice mevsimler geçiyor. Halbuki, yaşadığımız bir başkasının hayatı değil, kendi hayatımız. Harcadığımız, kendi ömür sermayemiz. Görülecek o kadar güzellik, anlatılacak o kadar harika şey hep mahzun, hep bir kenarda bizi bekliyor. Susturulmuş veya küstürülmüş çocuk gibi, boynu bükük ve mahzun, hep bekliyor onlar. Döner de bir gün bakarız, farkederiz diye...
Baharın dört bir yandan sarmaladığı ve cihetsiz kuş seslerinin ruhumuza ilâhî bir hazzı, ulvî bir zevki tattırdığı erteleyemediğimiz bir zaman diliminde çok sevdiğim bir kardeşimle sohbet ediyorduk. Uzun süren dalgınlığımın ardından, ne düşündüğümü sordu.
Ben de:
— Öteden beri bunca insan nasıl öldü, son nefesini nasıl verdi ve acaba neler hissetti diye düşünürdüm. Şimdi ise nasıl ve ne halde öleceğimi merak ediyorum, dedim.
Bu gibi durumlarda tekellüfsüz fakat hikmetli bir cevabı olurdu her zaman.
— Cevabı belli abi, dedi.
— Nasıl yani, dedim.
— Hz. Peygamber “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz” buyurmuş. Ölümünü merak ediyorsan, yaşadığın hayata bakmalısın.
Birden beynimde şimşekler çaktı:
— Ama, dedim, sadece ölümü değil, ölümden ötesini de merak ediyorum.
— Onun da cevabı aynı hadisin devamında. Yani, “Nasıl ölürseniz, öyle de dirilirsiniz.”
Merakımı giderecek başka cümleler aramaya gerek kalmamıştı. O güzel insan, sevgili Peygamber, insanları en doğru seçime iki cümle ile davet ediyordu. Nefsimizin bizi bu kadar içinde olduğumuz bir gerçekten alıp dâ nerelere taşıdığını anlamak için bu hatıra yeter.
Gide gide ölüme varacağımızı zannediyoruz. Gide gide ölüme varılmıyor. Ölümle beraber gidiliyor. Ölüm hayatın gölgesi; onu bundan, bunu ondan ayırmak zor. Ama bir tecelli oluyor ve hayatın önünü kesiyor ölüm. Ecel gelince, başağrısı bahane... Gide gide ölüme varılsaydı, gidemeden ölenler olmazdı. Doğduğu günde ölenler var. Ha bir adım, ha yüz adım farketmiyor. Uzunluk veya kısalık bize göre bir kavram. Çok kısa sürede Rabbini razı eden işler yapıp da vefat eden ile yüz sene yaşamış olup da Yaratıcısından haberdar olmamış biri aynı kefede değerlendirilmez. Ölüm hayatın içinde olmasaydı, hayat bu kadar güzel ve çekici olur muydu? Hayatı güzelleştiren, belki de bu geçici ve fani yönü. Hayat bitmese, ölüm başımıza gelmese, ahirete nasıl geçilecekti, düşünülmeye değer doğrusu. Burada kalan dostların sayısının azaldığı, ahirete gidenlerin ise her gün çoğaldığı bu diyarda gurbetimiz oraya, anavatana geçmekle ve dostlarımıza kavuşmakla sona erecek. Hasret Sevgililer Sevgilisine kavuşmakla bitecek.
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”
Ölüm saatinden daha güzel bayram mı arıyorsun ey nefsim? Dostum beni çağırdığı zaman nasıl koşarak gitmem ki? Yalnızlık çevremi kuşatmaya başlamışsa...



Hangi hallerde oruc kazaya bırakılabilir?


Soru

Ramazan ayı hasat dönemine denk gelirse çiftçiler orucunu kazaya bırakabilir mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz;
Ramazan-Oruç
Ramazan ayında oruç Tutmamayı Mübah Kılan Özürler Şunlardır:
Kur'an-ı Kerim'de "Ey iman edenler!. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldır (farz kılındı). Ta ki korunasınız. (O Ramazan ayı) sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta yahut yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar).
İhtiyarlığından veya şifa ümidi olmayan hastalığından dolayı (oruç tutmaya) gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lâzımdır). Bununla beraber kim gönül isteği ile bir hayır yaparsa, işte bu onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin hakkınızda (fidye vermenizden) hayırlıdır; bilirseniz" (el-Bakara, 2/183-184) hükmü beyan buyurulmuştur. Dikkat edilirse, hangi hallerin oruç tutmamayı mübah kıldığı nasla belirtilmiştir.

1) Hasta Olmak: Mükellef, hastalık sebebiyle nefsinin telef olmasından veya bir azasını kaybetmekten korkarsa, oruç tutmaz. İmam Merginani "Hastalığın artması veya uzaması bazen ölüme götürebilir. Bu durumda ondan sakınmak (artmasından veya uzamasından kaçınmak) gerekir" diyerek konunun hassasiyetine işaret eder. Hastalık, tecrübe veya mümin bir mütehassıs doktorun teşhisiyle kesinlik kazanır.

2) Sefere çıkmak (Yolculuk): Ramazan ayında sefere çıkacak olan bir mükellef, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bu mübahdır ve nasla sabittir.

3) Şeyh-i Fani (İhtiyar) Olmak: Oruç tutmaya gücü yetmeyen ihtiyar kimse iftar eder ve her gün için bir yoksula fidye verir. İmam Merginani "Bu hususta asıl olan Allahu Teâlâ (c.c)'nın "Oruç tutmaya gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye vermek lâzım gelir" hükmüdür. Şayet oruç tutmaya gücü yeterse, fidye batıl olur. Çünkü fidyenin oruç yerini tutabilmesinin şartı, acizliğin devam etmesidir" (el-Hidâye, I, 127). Şeyh-i fani olma hali hangi yaşta başlar? Fukaha bu soruya cevap verirken, farklı yaşlar üzerinde durmuştur. Ancak şeyh-i fanilik (fazla ihtiyarlık) hali, insandan insana farklılık gösterir. Fetevay-ı Hindiyye'de (I, 207):

"Şeyh-i fani, ölüme kadar hergün kuvveti noksanlaşan kimsedir ki, bunlar tekrar kuvvet bulmadan vefat ederler. Bahru'r-Raik'te de bu şekilde tarif edilmiştir. Bu durumda olan kimseler, dilerlerse fidyelerini Ramazan-ı Şerif ayının başında, bir defada verirler. İsterlerse bunu ayın sonuna bırakırlar. Fidye verdikten sonra oruç tutmaya gücü yeter hale gelirse, vermiş olduğu fidyenin hükmü geçersiz olur. Bu kimsenin önceden tutamamış olduğu oruçlarını kaza etmesi gerekir" diye kaydedilir.

4) Hayız ve Nifas Hali: Hayız ve nifas halindeki kadınların oruç tutmaları haramdır. Hz. Âişe (r.anha) validemiz, "Bizlerden birisi Resul-u Ekrem (s.a.s) zamanında, hayızdan temizlendikten sonra orucunu kaza eder, namazı ise kaza etmezdi" (Fethül-Kadir, I,114) buyurduğu sabittir. Dolayısıyle hayız ve nifas halindeki kadınlar, o hal içerisinde iken oruç tutamazlar. Daha sonra geçirdikleri günleri (temizlendikten sonra) kaza ederler.

5) Hamilelik ve Çocuk Emzirmek: Dürrü'l-Muhtar'da: "Zann-ı galip ile, kendi hayatından veya çocuğunun hayatından korkan hamile yahut zahirü'r rivayeye göre, anne olsun, süt anne olsun emzikli kadın oruç tutmayabilir" (İbn Âbidin, IV, 338) hükmü kayıtlıdır. Esas olan; gerek hamile, gerek çocuk emziren kadınların, kendi nefislerinin veya çocuklarının helâk olma tehlikesinin bulunmasıdır. Nitekim Fetevay-ı Hindiyye'de: "Hâmile olan veya çocuk emziren kadınlar; gerek kendi nefislerinden, gerekse çocuklarının helâk olmasından korkarlarsa oruç tutmayabilirler veya iftar edebilirler. Bu durumdaki kadınlara keffaret gerekmez, daha sonra oruçlarını kaza ederler" denilmektedir (A.g.e., I, 207).

6) Helak Olma Korkusu ve Yılan Sokması: Ramazan ayında, düşmanla savaşacağını bilen ve oruç tuttuğu takdirde zayıf düşerek gerektiği gibi cihat edemeyeceğinden endişe eden mücahit oruç tutmayabilir (A.g.e., I, 208). Dürrül Muhtarda, "Zorlanan (ikrah), helâk olmaktan veya akli melekelerini kaybetmekten korkan kimse ile kendisini yılan sokan kimsenin iftar etmesinin mübah olması" hükmü kayıtlıdır. Bütün bunları, ayette geçen "hasta olma" anlamı içerisinde düşünebiliriz. Kendisini yılan sokan bir kimsenin acilen tedavi olması esastır. Bu durumda iftar eder ve gününe gün kaza yolunu tutar. Çünkü, gecikme halinde telef olma korkusu söz konusudur. Bunun meşru bir mazeret olduğu sabittir.

Bu özürler dışında kişinin Ramazan ayında oruç tutmaması büyük günahlardandır. Daha sonra kazasını tutsa bile zamanında tutmadığı için günah mesuliyeti üzerinden kalkmaz. Hem kazasını tutmalı hem de tevbe istiğfar etmelidir. Yaz dönemlerinde çalışmak oruç tutmamak için özür sayılmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Kaynak;
  1. http://www.sorularlaislamiyet.com-yazı
  2. http://islamicstyle.al-habib.info-resim
< >